Translate

25 Ağustos 2011 Perşembe

''Where is the cat?''

 Ağaçların parıltısını sen de görüyor musun? Evimin çevresinde ağaç olması beni çok rahatlatıyor. Balkona oturuyorum, sessizce, öylece ağaçlara bakıyorum. İyi geliyor. Ağacın altında uyuyan kediye bakıyorum gülümseyerek. Kışın pencere, yazın balkon derken... Kedi huzurlu, ben huzurlu.
 Dün gece Fidel aradı. 6 saat(!) telefonda konuştuk. Lafın geçti. Senin lafının geçtiği cümlelerden sonra içimden: ''ne kadar özledim'' diyorum. Sabahtan gelmeyi düşünüyorum sana bu yıl. Bütün gün pencerenin önünde sohbet ederiz, akşama doğru Kadıköy'e gideriz, sahafları gezeriz, bir yere oturur bir şeyler içeriz bana en sevdiğin yeri gösterirsin orada. Yürürüz sahilde sonra şarap alıp eve döneriz.( Plan değil bunlar ''gerçekleştirilse ne de güzel olur'' denilen hayaller.)
  Soru sormuyorum şu günlerde. Her sorduğum soruya cevap bulmak için koşturuyorum. Bir keresinde ''yaşlandığımı hissediyorum'' demiştin ya. Evet. Uzun süredir aslında iyi olduğumu düşünüyorum.
  Alfred var, yeni geldi. Yatağımın ucuna oturdu. Nefes alıp, kalkıp gidecek. O nefes alırken ben de ona bakıp, nefes almayı öğreniyorum.
  Eylül'de naneli dondurma yesek şu Işıkların sonundaki o yerden? Orada mısın?
  Mine iyi ki var. Onu seviyorum.
  Regli olduğum günler kadınların ve çocukların hikayeleri beni ağlatıyor. Kanıyoruz hep birlikte, kanıyoruz her şeye. Bir de inanır mısın? ''Sen küçükken...'' diye başlayan cümlelerde gözlerimi dolduruyor.
  Holly'nin selamı var, ağaçların selamı var, ağacın altındaki kedi... aa kedi gitmiş!
  Seni seviyorum.
  Lina'n

 
 
 
 
 
 

23 Ağustos 2011 Salı



Güçlü bir kadının hikayesini anlat deseler bana önüme Janset'in fotoğrafını koymakla başlarım lafa.( Fotoğrafta Janset mutfaktadır, elinde bıçak, çarliston biberleri doğruyordur. Tavanın ucu görünür ayrıntıya inerseniz ve Janset'in önünde rengarenk bir mutfak önlüğü vardır. Biraz dikkatle baktığınızda dağılmış saçlarından ve kıyafetlerinden işten yeni geldiğini anlarsınız. Onca yorgunluğa rağmen sırtı dimdiktir ve vücudu yunan tanrıçalarının 21. yüzyıl'da aramızda gezdiğinin kanıtıdır.)
İlayda'nın dediği gibi: '' tüm kaslarıyla hayata direnen'' küçük kadın. Evimizin küçük tanrıçası kanımca. ''Güven nedir?'' diye sorulduğunda işaret edeceğim ilk adres. Tüm anlamlarını anlatmaya çalışsam sıkıntı olur yazmakta. Ama ne güzel var, iyi ki var. Evimde yaşıyor, uyuyor, büyüyor, yoruluyor, dinleniyor, müzik dinliyor, bizi şenlendiriyor, bize kapılar açıp cesaretlendiriyor, ne yaparsa yapsın başarıyla(başarısızlığında bile) ''Janset'' oluyor.

Not: Akdeniz'le oynaşmasıyla başlamakta fena olmadı sanki.

20 Ağustos 2011 Cumartesi

ısınalım o zaman

Hayır canım efendim ''ben her bahar'' değil ''ben her kış aşık olurum'' . Ne diyor o sevdiğim yazar? :''kış bir insanın bir başka insan için yaratıldığının kanıtı''

iş teklifleri rüyalarda yaşar

Herkesten sıkıldığım bir vakitte tam vitrinin camından ''uzun süredir nasılda kendime bakmadığımı'' izlerken bir adam çıksa, ''iyi günler bizimle çalışmak ister misiniz? ancak sabit bir güzergahımız yok sürekli seyahat ediyoruz'' dese. Sevinsem, ''neden olmasın'' desem. Uzun süredir kimseye atmadığım gülücüğü ona atsam. Kafamda mavi bir bere, boynumda da mavi bir atkı olsa, ellerim eldivenlerimi kaybettiğimden buz tutmuş olsa. Sonra bu iş beni her zaman ısıtsa, ısıtsa. Çokta güzel olmaz mı? hı?

tumblr

http://sinyoritamandarino.tumblr.com/


artık bir de buradayım. ama sevgili ülkem seni seviyorum.

19 Ağustos 2011 Cuma

iyi uykular

Ben  bu adamı 4 yıldır her allahın günü düşünüyorum. Sonunda tam düşünmemeye başlamıştım ki ''ben bir  dizide oynayacam'' diye mesaj çekti. Ya var mı böyle bir dünya!!!? Şimdi millet izlesin, yanında yorum falan yapsınlar. Acı içinde kıvrıl yatağına uyu.

5 Ağustos 2011 Cuma

Bu kez sonunu izlemedim.


Titanic'i ne zaman izlesem sanki bu kez batmayacakmış gibi geliyor. Ama her seferinde batıyor.

Ve Rose soyunur, jack'in karşısındadır. Jack'in gözleri, elleri, çizimi, Rose'un vücudunun her bir ayrıntısına gözleriyle dokunması ve jack'in elleri, kağıt, kadın vücudunun kıvrımı,kağıt ve yine eller, Rose'un ortaya çıkan dişiliği, Jack onu çizerken ona hayranlıkla bakması ve iki tarafında birbirlerini doya doya izlemesi.. Tüm bunların ahengi ve ortaya çıkan eser. (Titanic filminde en etkilendiğim sahnedir. O an Rose'un yerinde olmak isterim. Oyunculuk ve yönetmenlikteki ustalık dışında buram buram aşkın yoğunluğu kokar sahne ve bu koku seyirciye ulaşır )

Hep derim: sevdiğim adam resim yapabilmeli ve genellikle resim yeteneği olan adamlara aşık olurum zaten. Resim yapan elleri izlemek hele ki bu eller sevdiğiniz adama aitse nasıl büyük bir doyumdur anlatamam ama yaşanmasını temenni ederim.

3 Ağustos 2011 Çarşamba

üzerime bir şey dökülmüştü. tamam bir şey dediğim şey şaraptı. nasıl çıkaracağımı bilemiyordum. o lekenin orada kalması mesele değilde, alkol yasaklanmıştı bana. ''nasıl yapıp etmeli? vişne suyu lekesi diye mi yutturmalı acaba?'' diye düşünmeye başladım. işte böyle  kara kara  düşünürken şişeyi bitirivermişim. işin fenası sarhoşta olmadım. daha beteri unutmam gereken şeyleri teker teker sıralayabilirdimde o an. işte tam o esnada anladım ki: hiç bir şey anlamıyorum.

2 Ağustos 2011 Salı

yağlı saçları, şişmiş gözleri, morarmış göz altları, boş bakışları, yastık izi olmuş yanağıyla geçti buradan. mutfağa girip, bir bardak su içti ve tekrar yatağına döndü.

1 Ağustos 2011 Pazartesi