Translate

23 Eylül 2011 Cuma

Red Morning








Sabahlara daha farklı uyanmak istedim. Aynalara baktığımda kendimi sevmek bir de. İntiharı seçmedim, cinayet işledim. Kendime düşman olan o ''ben''i öldürdüm.
Günaydın.

21 Eylül 2011 Çarşamba

''tıpkı ağaçlar gibi''

20'lik diş çıkartıyorum. O kadar ağır ağır çıkıyor ki. Ama hiç bugünkü kadar acı vermemişti doğrusu. Şiddetinin daha da artacağını söyleyenler var, azalacağını iddia edenler var. Tipik insan halleri yani.
 İzmir 18. Toplum Gönüllüleri Gençlik Konseyinde deli gibi yorulduğum için(evet bu yorgunluk pek insancıl olamaz) üzerine bir de diş ağrısı... Düzgün ruh halleri yaratmıyor. Mesela uyuyakalmıştım akşama doğru vee bir de ne göreyim Fransız mafyasının arasındayım. Adamlardan bir tanesi takmış durumda bana. Bir de ne var biliyor musun? Hani akşama doğru uyuya kaldığında nedendir bilinmez. Uyandığında hep birilerini arasın. Hatta kimse olmazsa o esnada evde küçük çaplı bir ''terk edilmişlik'' hissi yaşarsın. Uyandığımda salona gittim ve ışıklı odadan annemin gülüşü içimi ısıttı. Mafya falan yoktu etrafta.
 ''Bizim Büyük Çaresizliğimiz'' filmini izledin mi? Benim için özeldir. Hem hikayesiyle hem de oradaki hikayemle. Neresinden başlanır ki anlatmaya? Konusunun Ankara'da geçmesiyle mi yoksa Ender ve Çetin arasındaki ilişki mi? Peki ya insanın çekirdeğine inen o cümleler. Anlatma taraftarı değilim ama şiddetle tavsiye ederim.
''Her şeyin geçip gittiğine, yaşadıklarımızın geçmişte kaldığına kim inandırır ki bizi?''
Hani uykudan uyandığında, üzerine rüyanın kokusu siner ya. Fonda bir şarkı çalar. İşte filmin son sahnesinde çalan şarkıda böyle bir şarkı. Gecemin fon müziği ayrıca.
Buyrun;

20 Eylül 2011 Salı

Bana istediğin cümleyi söyleyebilirsin. Önemli olan seni nasıl duyduğumdur. Bazen ses tonunun arkasına müzikler koyuyorum. Bazılarını sevmediğim için dinlemiyorum. Seni dinlememem seni sevmediğimden değil, senden kaçmam da seni sevmediğimden değil. Ben sadece, kendimden kaçarım. Bazen ses tonunun arkasına koyduğum müzik içime, çekirdeğime iniyor. Anlıyor musun?

İnsan ilişkilerinde en büyük hatamızın anlatmadan, anlama çabasına girdiğimizden olduğunu düşünürüm. Biz dinlemeyi sahiden bilmiyoruz. Karşısındaki sana anlamını anlatmadan, anlam yükleriz usul usul sonra bizi neden üzdü diye bangır bangır kızarız.

Galiba sürekli taşınan bir kadın olacam gelecekte. 3 yılda 4. odaya geçiyor olmam sence de buna işaret değil?

Bu başka şeylere de işaret aslında da hadi ama çaktırma.

3 Eylül 2011 Cumartesi



Oh mis! :)
Buna da halk arasında küçük kuzenin bayram ziyareti deniyor.