Biz bazen Alfred'le çok konuşuyoruz, çok gülüyoruz, çok susuyoruz. Birlikte çok çok yaşıyoruz. Bu yüzden diğer insanlara az az kalıyoruz. Kızıyorlar bize. Tebessüm edip bu meseleyi kapatıyoruz biz de.
Sigara içmem normalde. Sigara kokan bir kadın olmayıda asla istemem. Ama gel gör ki ne zaman onun yanına gitsem, havada rüzgarlıysa hele! camel paketini çantama atıyorum. O birşey anlatırken çantamdan paketi çıkartıyorum ve sigarayı dudaklarımın arasına sıkıştırıp ona doğru eğiliyorum. O dünyadan kopmuş cümlelerini sıralarken nefes almadan, cebinden çakmağı çıkatrıyor ve ellerini rüzgara siper edip sigaramı yakıyor.( Bunu yaptığının farkında bile değil. )O an elleri başka güzel, Alfred başka güzel, o sigara başka keyifli... Bir nefes sigaradan çekip, üfledikten sonra gülümsüyorum ona. Cümlesinin ortasında neye tebessüm ettiğimi bilmeden o da gülümsüyor bana. Durup uzun uzun gülümseyerek bakışıyoruz. Ona güzel gülümsüyormuşum öyle diyor. Belki de bu yüzden...
Alfred ile aramızdaki bağa "folie a deux" deniyormuş. Aynı cümlede bile birlikte yer almamalıymışız. Bense bu ilişkiye kısaca "Alfred" diyorum. Böylesi daha iyi ve anlamlı. Ayrıca Alfred olmasa yani hiç olmasa nasıl denir? Yok yok! Peki ya ben olmasam o? Elini nereye koyacağını bilemez diğerlerinin yanında. Ahmaklar bunun farkında değil.
Bir saniye Alfred tuvalete gitmişti iki saat önce, bu kadar uzun sürmemeli değil mi? Of! Onu bulmalıyım. Hoşçakal.