Translate

20 Eylül 2014 Cumartesi

fışkıyeyi kim kırdı?

Havalar yine soğumaya başladı. Kış mevsimi deniz kenarında yaşasam bile tam benlik. Akdenizi sevsem de fazla turistik bir yerde yaşadığım için ve buraya uğrayan turistler de "yiyelim, içelim ve seks yapıp dağıtıp gidelim" mantığıyla tatil yaptığı için yaz mevsimi o kadar da eğlenceli geçmiyor. O yüzden kış mevsimi mis. Sonbaharın yanaklarını sıkarım zaten.Hele eylül... Sonbaharla yazın tadının karıştığı en tatlı aylardan. Yağmur eşliğinde yüzmek, denizden çıkıp güneşlenirken çıkan gökkuşağını izlemek. Süpriz yumurta değilde nedir bu ay söyler misiniz bana?

İş yerinde çekilen "bakın ben çalışıyorum" konulu fotoğrafını her mecrada paylaşan insanları görgüsüz buluyorum açıkçası. :) Bunların bir alt türü de kazandığı fakülte önünde fotoğraf çektirenlerdi ki bir dönem iyi eğlendirdiler beni sağolsunlar :D

Çocuklar iyi ki var. Onların dünyasında herşey çok gerçek ve acıtmıyor. En acıtıcı gerçek bile.  Çocukları sevin. Ama güzel sevin. Ayı mantığıyla değil.

Bayanlar ve baylar bu kız ideal kilosunda. Hatta kaçırma payı olsun diye 1 kilo altında. Azmim, iradem ve başarımı ayakta alkışlıyorum izninizle.

day&night


14 Eylül 2014 Pazar

Barcelona Barcelona


Barcelona Barcelona'yı kimler izledi
parmak kaldırsın :)

Sanatın ve aşkın harmanlandığı çok güzel bir film olmuş. Tabi bunun yanında Barcelona'nın güzelliklerine de şahit olmak nefis.

 Film, Amerikalı iki dostun tatil için gittikleri Barcelona da çekici bir ressamla tanışmalarının ardından aşkı tekrar sorgulamalarını eğlenceli bir dille anlatıyor.

Her konuda birbirleriyle çok uyuşan bu iki dost yakışıklı ve çekici ressamla tanışana kadar ilişki konusuna taban tabana zıt bakıyor. Bir tanesi aşkta huzur ve sakinliğe önem verirken diğeri ise aşkta ne istediğini henüz bulamamış ama yakın arkadaşı gibi dinginliğin ona göre olmadığını da çok iyi bilen ve aşkta kapılıp gitmeyi seven, aşkı bulmak için sınır tanımayan bir kadın.

 İşte bu çekici ressam abimizin hayatlarına girmesiyle ikisi de sınırlarını ya da sınırsızlıklarını tekrar sorguluyor. Tabi ressam beyimizin büyük ve hastalıklı aşkı da buna dahil olunca bambaşka bir şamata ortaya çıkıyor :)

Aşk her haliyle ele alınmış ve çokta güzel anlatılmış.

 Bu iki dost  bir kadının iki farklı yönü gibi. Yani her kadın geceleri kafasını göğsüne yaslayıp huzur bulacağı ve her daim emin olmak isteyeceği  adamla bir ömür geçirmek ister. Ama bir o kadar da tekin olamayan suların akışındaki cazibe de kendisine çeker.

Düşüyorum da...  Sonra düşünmek için daha çok genç olduğum aklıma geliyor.  Ama aşkı seviyorum. Hangi haliyle daha çok onu bilmesem de henüz... Her hali başka güzel ve başka acıtıcı.

 O yüzden filmde uçarı kızımızın da dediği gibi: " Ne istediğim konusunda henüz bir fikrim yok. Ama ne istemediğimi çok iyi biliyorum."

Değil mi ya?