Translate

30 Haziran 2011 Perşembe

ruhum olduğuna inanıyorum oldukça sakinim

onun saatlerce ellerini yıkayışını seyrettim. beni ellerinden çıkarmak için bu kadar uğraştı mı diye düşündüm. o elleriyle boğuşurken böyle bir şey düşündüğüm için utandım kendimden. korkmaya başladım sonra. sonra ellerini bırakması için ne yapmam, ne demem gerektiğini kestirmeye çalıştım. olmamaya başladı!!!


olduramadıkça...

sonra o ellerini yıkadıkça benim kalbim hızla atmaya başladı. elleriyle kalbim, kalbim elleri, kalbim... sıkışıyordu, ölüyordum. nefesim kesildi.o ellerini bırakamıyordu. ben ölüyordum. aynada ikimizi gördüm. bakıştık. nefesim kesildi. tansiyonum düştü. tansiyonum yere düştü, almak için ben yere düştüm.

devamını hatırlamıyorum.

26 Haziran 2011 Pazar

biterken

güzeldi. sevdim yani 10'lu yaşlarda hayatı. sonra hayatıma giren insanları da teker teker çok sevdim.
mutluluğu ve acısını doya doya yaşadığım için kendimi de çok sevdim.
sevmenin ağzımda güzel tadını hissettim, hissediyorum biterken de.
10'lu yaşlar bitiyor şimdi. yeni bir devir başlayacak yarın sabah. bakalım 20'li yaşlar biterken hayatımda neler olacak neler.bunu düşünmeye daha çok var ama şimdilik başlangıcın heyecanını hissetme vakti
büyüyorum işte.
yayında ve yapımda emeği geçen herkese sonsuz teşekkürler.

not: akşam güneşi enerjisiyle çalışan mandalinadan sevgiler

23 Haziran 2011 Perşembe

kadın karışık. adam sinirlenmiş uykuya boğulmuş. adam boğulmuş. adam kendisini boğmuş. çamaşırlar katlanmış kanepenin üzerinde, yerleşmeye yer arıyorlar. hiç biri bu evin çekmecelerine ait değil. belki bu evin bedenlerine de ait değillerdir, pisi pisine kirleniyorlar işte. küçük kız şaşkın bir kanepeye oturmuş katlanmış düzenli huzursuz çamaşırları izliyor.''motorsiklet insanları tehlikeli sularda yüzmeyi seven insanlardır, araba insanları garanticidir. bisiklet insanlarıda huzuru ve rüzgarı seven insanlardır.
rüzgar yaşamın nefesi.''

tespitlerin huzuru: canımın çekirdeği

20 Haziran 2011 Pazartesi

cennete yine elmayla gitmek mi dersin?

uykudan yeni uyandım, ayağımı nasıl oldu anlamadım incitmişim. ama yavaş yavaş geçiyor. dinlendiriyorum anlayacağın. neyse işte balkona çıktım rüzgar gülünü amaçsızca izliyordum ki. gökten 3 elmanın düşme olayına takıldım.
 cennetten adem ve havvanın elmadan dolayı yeryüzüne yollanması ve her masalların elmayla bitmesi....bana ilginç geldi birden.

15 Haziran 2011 Çarşamba

aynı bardaktan şerefe

ve tanrı gökyüzüne vitaminini atar.
dolunay yavaş yavaş erir...
iyi bak ve sonra gözlerini kapat.
derin bir nefes al- ver.
iç gökyüzünü iç!
belki eksikliklerimize iyi gelir.

cashback(zamana güzellik kat)





filmden bir kaç cümle:
"bir insanın kafa tasını kırmak için yaklaşık 230 kiloluk baskı gerekir. ama duygular daha hassas şeyler..."
'bir yerlerde bir şeyler oluyordu, bilinmeyen sonuçlar doğuracak girdaplar oluşuyordu. dur durak bilmez bir kader dalgası gibi üzerime geliyordu''


''saate ne kadar bakarsan, zaman o kadar yavaş geçer. zihninin saklandığı yeri açığa çıkartır ve saniyelerle işkenceler yapar. zamanın takas etme sanatının özrü budur''

''tam tersini hayal ederim: zamanın donduğunu. yaşamın uzaktan kumanda tuşunda zamanı dondur tuşuna basıldığını. bu donmuş dünyada özgürce ve farkedilmeden yürürüm. kimse zamanın donduğunu anlamaz. ilerlemeye devam ettiğinde ise görülmez ilke kesintisizdir. sadece bir ürperti duyulur. mezarınızın ortasından birisi geçmiş hissi verir.''

''dondurulmuş bir dünyada güzellik kavramını anlamanın ne derece kolaylaşacağını düşünün. her şey önünüzde donmuş, yakalanmış, habersiz...''

''dünyayı dondurup o anı bir hafta yaşamak istedim. kendimi hiç o an kadar eksiksiz hissetmedim''

''sık sık hayatımı donup kalmış bir dünyada geçirsem nasıl olurdu diye düşünüyorum. hayatımın geri kalanını iki salise arasında yaşasam. yaşayıp ölsem ve daha sonra zaman işlemeye devam etse. genç halim gitmiş ve yerine yaşlı ölü biri kalmış''

''kafamda bu donmuş dünyada çok vakit geçiriyorum. burada güvendeyim''

''hep uzak ülkelere gitmeyi hayal ediyordum, mesela güney amerikaya. güneşin her sabah seni öperek uyandırdığı yerlere. daha da önemlisi insanlarla hayatları ve düşleri hakkında konuşmak istiyorum''

fotoğraf ve resim sahiden zamanı dondurma arzusundan çıkmış olabilir mi?  neden olmasın ya da böyle bir arzuya gebe olabilir.
elleri severim, sevdiğim insanların ellerini daha çok severim. sevdiğim insan resim çizerse onunla bir ömür boyu mutlu yaşayabilirim .
kadın vücudu...

13 Haziran 2011 Pazartesi

tüm derslerimden kalmaktan korkuyorum. allahım! kaygıların biri bitiyor diğeri başlıyor.  misler gibi bir haziran yaşamak tek amacım aslında. neylersin yaşamadık bir türlü, bu yıl yirminci yılımı kutlayacam bir oturupta becerip haziran bana güzel bir süpriz yapmadı. a doğru ahmet doğmuştu bu ayda.( ben hala mutlu olurum o da haziranda doğdu diye.)evdekiler uyudu. şimdilik onlara göre fazla sorumsuz ve başarısızım. turuncu sokak lambaları ve ben ayaktayız. onlara görede fazlaca deliyim. öyle ya yıllardır benim kadar kimse sevmedi , cevap alamadığı halde saatlerce onları izleyip, konuşmadı onlarla varsa çıksın gelsin tanışalım, birlikte izleyelim.
başka birisine göre de eminim fazla birşeyimdir. benim asıl derdim kendimle. kendime göre daha ne olduğumu bulabilmiş değilim. şu sıralar gergin ve korkak olabilir miyim ki? ama yinede salmışta görünüyorum bir yandan. beni. bir kanepede yayılmış, elinde kumanda ''amaaaaaan halledilir, ne yapayım yani'' diye bacaklarımı sallıyor görürseniz şaşırmayın.

ankara'da yapılan çevre eyleminde polisin bir kadını hırpalarken:''çocuğun varsa burada ne işin var'' demesi. hala beynimde çınlıyor çın çın çın çın.
notumu gördüğüm anda zom zom zom gözlerimde zomluyor.
karanlık ve ılık fotoğraf beni görünmeyen kısmında içine al, sakla bize güzel bakan birisinin yanında ortaya çıkar.

ışıklı günler diliyorum


neresinden başlarsam başlayayım eksik bir yazı olacağı aşikar. kelimelere iananıyorum ama öyle bir yer var ki kelimeler:''ben buradan sonra pekte yeterli değilim'' diyorlar. işte ışıkta hem kelimeler için hem de benim için böyle. genel olarak hayatla kolay bir ilişkim yoktur. zorlarız birbirimizi. çoğunluklu anılarım nasıl kırıldığıma dairdir. ben ışığı tam bir yıl önce istemiştim. artık gelsin dedim, çok özledim onu dedim bir yıl içerisinde. (yok hikaye bir yıl öncesine dayanmıyor tabi ama çokta geriye gitmenin anlamı yani okuyanı sıkar.)
aynı yönlere, aynı yollarda yanyana gitmişiz, anlatmışız, dinlemişiz. sonra kim bu anlattığım deyip sağımıza solumuza bakmışız ve birbirimizi bulmuşuz. bazen birbirimizi kaybetmişiz, sonra aramış yine yanyana gelmişiz. birbirimizi görmeden ama yanyana olduğıumuzu bilip başka bir huzur yaşamışız.
sonra onu gördüm, göz göze geldik. ''geç kaldım özür dilerim'' dedim. o da ''ne demek toplantının sonuna geldik şöyle şöyle böyle böyle kararlar aldık'' diye anlatmaya başladı.
sanırım hayatımın en hasretle anacağım insanlarından birisi.
uykularımız, kırgınlıklarımız, gökyüznde uçurduğumuz renkli cümleler, ellerimizi kanatan kırıklıklar, gülmelerimiz, gözyaşımız.
uzun süre insan hasretini çektiği kişiye kavuşunca biraz daha dibimde dursun diyorsun.  ilk defa birisine ''özledim'' demek bu kadar yakıyor içimi. yanımda ya özlememem gerekiyormuş gibi özledim dersem bunu inkar edermişim gibi. ama iki gündür şapşallaştım.
artık uzun ve yalnız yürüyüşler var. espirileri ona anlatmak var. onunla iki farklı şehirlerde gülmek var. haftasonları eşyalrın toparlanması ve ona kaçmak var.
artık onu özleyip üretmek var, artık ona yazmak ona çalmak var.
hiç bir şey eskisi gibi değildir. olmayacakta, bu hale alışıcam bir şekilde. onunla güzelce yaşayacam. mühim olan nefes alıp vermek.
ışık hep tepemde...
yeni türkü-resim

8 Haziran 2011 Çarşamba

sokaktan kalma

bir sehpa düşün, balkonda unutulmuş. öğle güneşinde pişmiş, kızmış. işte o sehpanın üzerinde biriken tozum ben. birazdan silineceğim, bol kimyasallı ıslak bezle.
hoşçakal.

3 Haziran 2011 Cuma

kuş kırıldı pia

bazı geceler sabaha uyanamam diye yatıyorum. ben o sabahlara sahiden uyanamıyorum pia.
gittin gideli uzun upuzun süredir akşam güneşlerini sevmiyorum, tam severken...
pia insanlara bir süre sarılmak istemiyorum.
hassasiyet ne boktan bir şeymiş bunu öğreniyorum.
pia ben seni bugün çok özledim, numaranı çevirdim ama arayamadım. eğer arasaydım göz yaşlarına boğulur belki o suda tekrar masum olurdum.
aptalım!
güneş vurdu penceresine, uzaktaki çatının üzerinde bir kuş vardı. saçlarım dağılmıştı, güneşe baktım. havayı içime çektim. ben havayı içime çektim-verdim tam o esnada kuş uçtu gitti. işte ben o kuşun uçuşuna kırıldım. ellerim, kollarım kırgın.
pia belki gelirsin yine, bu şehirde sana bir hikaye yazarım.
ellerin bir kuş olur, bu kez verdiğim nefeste omuzuma konar.
kuş nereye gitti sence?