Saçlarını kızıla boyantınca gözlerini yeşile döndüğünü zannediyor.
Oysa onun gözleri sahiden yeşil.
Tanrı onun gözlerine ormanları koymuş doğduğunda. Öyle bereketli ki o ormanlar; yağmurlar yağdığında gözlerinde, fırtınlar koptuğunda içinde beslenir ve çoğalırlar. Oksijen verirler diğer insanlara durmadan, yorulmadan… O ormanlarda kadın savaşçılar vardır. Hikayaler yazarlar, savaşır, yenilirler-yenerler. Susar ela, kalabalıkların içinde anlatır çığlık çığlığa kimse duymadan hepsini.
Biri duyar onu. nefes alır, kapatır gözlerini, ebe olur karanlıkta 30’a kadar saymaya başlar. Başka anlayacak saklanmış insanları bulmak için.
Gözlerindeki ormanın kuytusuna cadıları koymuş tanrı ve onu öldürecek olan avcıları.
Bundandır gözlerinin bir kahramanı beklemesi.
Gelsin de kurtarsın şu küçük kızı!
Saçlarından istanbul sokakları geçer. Okşasan saçını istanbul’un hikayesi takılır ellerine, kokusu siner tenine. ‘’kızıl istanbul’’
Onun masalı gözlerindeki ormanda başlar, o ormanda biter. Bu yüzden sonsuza kadar gider.
Saçlarındaysa istanbul’un o eşsiz hikayesi..
Elleri bulutlar ülkesinde bir coğrafya…
Cahil peri, kızıl istanbul, altın prenses…