Translate

28 Ocak 2011 Cuma

kızıl istanbul, altın prenses

Saçlarını kızıla boyantınca gözlerini yeşile döndüğünü zannediyor.
Oysa onun gözleri sahiden yeşil.
Tanrı onun gözlerine ormanları koymuş doğduğunda. Öyle bereketli ki o ormanlar; yağmurlar yağdığında gözlerinde, fırtınlar koptuğunda içinde beslenir ve çoğalırlar. Oksijen verirler diğer insanlara durmadan, yorulmadan… O ormanlarda kadın savaşçılar vardır. Hikayaler yazarlar, savaşır, yenilirler-yenerler. Susar ela, kalabalıkların içinde anlatır çığlık çığlığa kimse duymadan hepsini.
Biri duyar onu. nefes alır, kapatır gözlerini, ebe olur karanlıkta 30’a kadar saymaya başlar. Başka anlayacak saklanmış insanları bulmak için.
Gözlerindeki ormanın kuytusuna cadıları koymuş tanrı ve onu öldürecek olan avcıları.
Bundandır gözlerinin bir kahramanı beklemesi.
Gelsin de kurtarsın şu küçük kızı!
Saçlarından istanbul sokakları geçer. Okşasan saçını istanbul’un hikayesi takılır ellerine, kokusu siner tenine. ‘’kızıl istanbul’’
Onun masalı gözlerindeki ormanda başlar, o ormanda biter. Bu yüzden sonsuza kadar gider.
Saçlarındaysa istanbul’un o eşsiz hikayesi..
Elleri bulutlar ülkesinde bir coğrafya…
Cahil peri, kızıl istanbul, altın prenses…

27 Ocak 2011 Perşembe

cahil peri'ye ne oldu?

korkak ve korkularını kabullenen bir insan oldum. korkularını kabul etmek ne fena şeydir  bilir misin mandalina? bir zamanlar bir peri vardı. sen onun hikayesini bilmiyorsun tabi. pek cahildi. öyle cahildi ki gözlerini kapatabilirdi geniş caddelerin birinde. bilmezdi kalabalığın ona çarpıp geçeceğini.
kalabalıklar çarpar,
insanlar yığılır,
sessizlikler kaçıştır,
elleri insanın yalnızlıktan donakalır,
geriye saydığında hiç bir başlangıç olmayacağı gibi bitişte olmaz.
(evet artık  hiç bir şeyi ne başlangıç ne de sonuç olarak görüyorum. denizin ufuk çizgisindeyim kısaca ve burası şimdilik güzel geliyor. )
hala inanıyorum ben ve hala inandığım için seviyorum kendimi.
umut denilen şey kişinin kendine inanmasıdır!
- cahil peri'ye ne oldu?
o şimdi ufuk çizgisinde bir gemide, elinde kağıt kalem yazıyor, okuyor, sevdiklerini hayal ediyor ve bol bol ona anlatılanları dinliyor. insan seslerinden müzikaller yazıyor. belki bir gün karaya iner ama hiç dönecek gibi durmuyor boşuna çağırma onu mandalina :)
görüşürüz...

23 Ocak 2011 Pazar

sahiden!

''aynı arabada çalan iki farklı radyo gibiyiz'' derdi.
oysa hep benzer tepkiler verirdik duyduğumuz cümlelere.
gecenin kör vaktinde boş sokaktan geçerken korna çalan araba kadar telaşlıydı onun hayatında var olabilme çabam.
oysa her konuda suçlanacak kadar vardım orada, onun dünyasında.
''yollarımız ayrı yönlere gider'' derdi.
fakat yine de adımlarımız aynı senkronda ilerlerdi.
midem boşken hissettiğim anlık tokluk hissi...
işte şu an hissettiğim acı bu kadar geçici.

güzel insan'a

çok koştuğum ama bir adım bile ilerleyemediğim bir dönemden geçtim. bazen iyidir diyor içimdeki bir ses. içimde o kadar çok ses var ki zaten. mesela bir tanesi durmadan seninle konuşuyor ve bir pencere kenarında seni dinliyor. sana sorduğum soruları duyup bana cevap vermene şaşırmıyorum.(yok yalan söyledim hala seninle aramızdaki şu bağ beni şaşırtıyor)
can'dan ayrılaman...
şaşırtıcı ancak bir o kadar rahatlatıcı. fidelle evimize gittim bende. ikimizinde aynı anda terk ettiği hani. herşey yerli yerinde duruyordu. uyudum yatağımızda, yanıma kedimiz vikingi aldım. sabah bir iki tıkırtıyla uyandım, sonra tekrar uykuma döndüm. kalktığımda onun kokusunu duyumsadım evde. odaları dolaştım koşarak. ve bir baktım herşeyini toplamış ve gitmiş. tekrar oraya gelecek, bilir gidişlerimde arkamda not bırakmadan gitmeyeceğimi ve hep o notu merak eder, gelir.
çok buhranlı bir dönemdi!!! anladım ki ben ölürsem mutsuzluktan ölürüm.
 insanlara şaşırıyorum. nasıl bu kadar basit oluyorlar?
bilirsin, ben severim insanları ve bu hallerine çok üzülüyorum!
sabahları küfür ederek uyandığım oldu. apartman tepelerine atlasam ölür müyüm diye baktığım da. sonra birilerini tanıdım, güzelce sarıldım ve sıcacık hissettim kendimi. senden bahsediyorum bol bol onlara ve bu beni mutlu ediyor.
en son sana:''abaküsündeki gelen fillerden, giden filleri çıkar kendinle topla eksilmiyorsan mutlusundur'' dedim. sonuç ne oldu?
evdeyim...
sahilde uzun bir yürüyüş yaptım. sahil kentlerini kış mevsimi daha çok seviyorum.
sen uçmalısın!!! senin yerin gökyüzü ve uçmak cesaret ister. adam'a inancının erimemesine pek sevindim doğrusu.
iyiyim ben aslında baktım çok koşup ilerleyemiyorum bende oturdum hayatı izledim. bir sen eksiksin hadi gel..
seni çok ama çok seviyorum. duyuyorum, hissediyorum ve anlatıyorum. biliyorum sende orada aynı şeyi yapıyorsun.
:)
lina'n