Translate

18 Kasım 2010 Perşembe

hiç mi yapamaz?

planladığım intikam konuşmalarım ve intiharlarım var.
bunlar birbirine parelel bir şekilde yürüdüğüm yolda hep benimle ilerliyorlar.
intikam konuşmalarımı planlamak ve intihar anımı kafamda çizmek beni sadece rahatlatıyor.
yapamam biliyorum!
onlar cazibeli ve bir o kadar dikenliler.
iç huzurum?
planladığım intikam konuşmalarımı yaparsam,
yakında, çok yakında, kafamdaki çizgilerin somutlaşmış hali olacağımı bilirim.
insanları kaybetmek değil de iç huzurumu kaybetmeye dayanamam.
ve  tüm intikam konuşmaları
bilirsin büyümüş ve iç huzurunu hiçe sayan insanlara göredir!
tanrının büyümeyen çocuklarına göre değil!
kırınca daha fazla kırılan
insanların iyi niyetine ve sonsuza inanan insanları korumalıyız!
onlar sevgililerini bir türlü terk edemiyorlar
bir köşede sadece kırılmak ve her buluşmada bu kırılmalarını nasıl anlatacaklarını planlamakla kafalarını meşgul ediyorlar
ama söyleyemiyorlar, söyleselerde anlaşılmıyor bir türlü cümleleri!
onlar dostlarının kendilerini her şekilde seveceğine inanıyorlar
yürüdüğünde arkasından konuşacaklarını hayal bile edemiyorlar
onlar bir köşede hayal kuruyorlar,
onlar her sevginin sonsuza kadar süreceğine inanıyorlar,
her söz verenin sözünde duracağına...
 ama artık sıkılmaya başlamışlar!!!
onları her gece duyuyorum bana şöyle diyorlar:
''çok sıkılıyorum küçük hesaplar peşindeki insanlardan, başkalarının hayatını gündemi yapıp günlerce konuşan insanlardan,bambaşka amaçlarla kendilerine yaklaşan erkeklerden,kendisini fazla duygusal ve kırılgan gösteren cin erkeklerden, irinli yalan söyleyenlerden sıkılıyorum.''
onlar bu kadar sıkılırken, kronik mutsuzluklar her yere saçılıyor.
kafalarında her intikam konuşmalarını yazdıklarında birşeyler daha kırılıyor,
renkler biraz daha soluyor
tanrı büyümeyen çocuklarını korumalı
yoksa kafalarında daha çok plan yaparlar 

17 Kasım 2010 Çarşamba

mandalinanın aklına sadece portakal gözlü bir hatun damlar...

bayram dönüşü vizelerim var ve betimsele çalışıyorum. permütasyon kombinasyon konuları ağırlıklı. oysa ben öss de teğet geçmiştim, bir soru çıkacak boşuna vakit kaybetmeyim diye.(teğet geçtiğimiz bütün acılar daha sonra çocukluk hastalıkları gibi daha büyük şiddetle bizi bulup vuruyor diyordu ece temelkuran bir köşe yazısında) aslında betimsele çalışmıyorum çalışmaya çalışıyorum.
bazen oturup naz'ı düşünüyorum. nazı bazen oturup ciddi ciddi düşünüyorum. sevdiğin bir kitabı okumak, bitirmek ve her o kitabı düşündüğünde ona dair yeni anlamlar bulmak kadar değerli nazcığımı düşünmek benim için.onunla sohbet etmek hele!...
bir cümle var kurulmayı bekleyen. O cümleyi ben kurucam. Öyle bir cümle ki bu onu kurabilmek için bütün kelimelerinin anlamını teker teker  bilmek gerekiyor. İşte o cümle uzakta beni bekliyor. İşte o cümleyi bulmam için pek çok işi yapmam gerekiyor. İşte nazla sohbet ederken o cümleye yaklaştığımı hissediyorum. O cümle benim hayatımın cümlesi olmasına rağmen nazla konuşurken o cümleye yaklaşıyorum. Naz ruhlarımızın daha önceden tanıştığını düşünüyor. Buna inanıyorum!
Aynı fotoğraf karesinde birbirimize kilometrelerce uzakta insanlarla yer aldım, aynı fotoğraf karesinde aynı manzarayı izlediğim insanlarla da yer aldım ama 3 yıl olmasına rağmen tanışalı aynı fotoğraf karesinde nazla hiç yer almadım.(belki toplu çekilen lise fotoğrafları dışında, eminim aynı ifade vardı ikimizde de)
Hani aynı mekanda olupta birbirini sonradan fark eden insanlar vardır ya biz nazla öyle de değildik. Biz ilk konuştuğumuz andan itibaren birbirimizi tanıdığımızın farkına vardık fakat aniden birbirimizin hayatına da girmedik. Yavaş yavaş, alıştıra alıştıra! (huzuru arıyan kadınlar değişimlerden ve aniden gelişen olaylardan müthiş zevk almasına rağmen içten içe tedirgin olurlar bu olaydan ve aynı iki kadın birbirini görürse bunu anlar ve ona göre hareket etmeye başlar)
11. sınıf boyunca onu izlemem, beni izlemesi, yanlış anlayacak diye korkmam, konuşmalarımız, en yakınımdaki bile insanların anlamayacağına inandığım bu yüzden söylemediğim şeyleri ona anlatmam, naz mutsuz olduğunda rüyamda görmem ona söylemem ve hemen anlatması, antalyada yaşarken sevdiğimiz mekanlara birbirimizi götürmememiz fakat yine de bunca yakınlık...
Onu bazen oturup ciddi ciddi düşünüyorum! Karmaşalarını- aşklarını- çözümlemelerini-başarılarını-başarısızlıklarını- sorumsuzluğunu-kadınlığını ve daha pek çok şeyi.
Cümledeki kelimelerin anlamını varlığı dolduruyor dolu dolu bir dolu.
Ayda yılda bir görüşüp ama hep yanımda olduğu için seviyorum. Buluştuğumda ‘’dün görmüş gibi’’ hissini seviyorum, farklı senkronlarda evine kusmayı da :D
Aynı fotoğraf karesinde hiç yer almadık ama gördüğünüz pek çok fotoğrafta birlikteyiz bir köşesinde…
Anlatsa-anlatsam.
 Bulsak. 
Gözleri portakalmış ya onun

16 Kasım 2010 Salı

kurban ettim

sevgili mandalina...
gece oldu, kurban bayramının birinci günü doldu. bayramların ilk günü bir tuhaftır. herkees haddinden fazla şaşkın ve gaza gelmiş hareket eder. bir yıldır görmediğin insan evine bayramını kutlamaya ziyarete gelir falan ama iyidir, hatırlanmak güzeldir. ha bu bahaneyle bende alanyaya gelirim o ayrı. bayram sonrası vizeleride cebimde taşırım o da apayrı.
 bayramlardaki en sevmediğim şey şudur ki:
''iyi bayramlar... ad soyad'' toplu mesajını almak!! bayram dediğin şey; uzun süredir vakit bulamayıpta konuşamadığın eşine, dostuna, ailene, yakınına vakit ayırmak, onlarla hoş beş etmek, beraberce tatlı vakit geçirmek değil midir?
hayır bu böyle olmayabilir.
 ama oluyormuş taklidi yapılması saçma.
bayram lan bu bir güne sığdırma kutlamayı ama samimi bir şekilde kutla, sevildiğimizi bilelim! sahiden hatırlanalım.
bilemedim...
bunların arasında arayıp sahiden bayramını kutlayan kıymetliler oluyor tabi. mesele kutlayıp kutlamama meselesi değil eğer kutlamalara önem veriyorsan insan gibi kutlama meselesi.
mandalina sunileşen şeyleri artık sevmiyorum. bu durumu abartmaya başladım bunu da biliyorum ama artık yalan söylemek, olmayan şeyleri oldurur hale getirmeye çalışmak ve bu şekilde insanların gözünü boyamak ayıpmış gibi geliyor! lafı gece gece uzatmak istemiyorum ama dedikodu mesela evet uzaktan hayatını izlediğin birisi hakkında yapmak zevklidir. kim ben yapmıyorum derse o da yalancıdır. canımıniçi deyip dedikodu yapanlarda ucubedir ama :)
ayıp şeyler bu tip küçük oyunlar çok ayıp hem de!
uyuyacağım artık iyi geceler :)
not: ama bayramların yanakları sıkılası, kendine çekip sonra yanağına bir tane kocaman öpücük kondurup(en seslisinden) ohhh! diyesilidir(diyesili ne lan!)
öptüm kaçtım

bukalemun

Beni al çalışma masanın üzerine koy. Çalışırken seni izlememe izin ver.


Sessizce, bir köşede…

Kafan karıştığı zaman ellerini saçlarına götürmeni ve kafanı kaşımanı izleyim mesela. Sonra yollar ürettiğinde yüzünde beliren o huzurla karışık sevincini susamışta buz gibi suyu lıkır lıkır içen insan kadar mutlu izleyim. Sürekli sevdiğin şarkılar çalsın fonda. Yanındaki pencerenden mevsimler geçsin. O çok sevdiğin ağacın bir yaprak döksün, bir çiçek açsın. Ben mevsimlerin, dünyanın, notalarının sana yansımasını izleyim…

Akışkan ve sıcacık bir dünya…

Her şeyden uzak, senin renklerinle kurulmuş ve kurulacak bir dünyada renk değiştireyim.

Renk renk rengarenk…

14 Kasım 2010 Pazar

''gereksiz insanlarla nasıl baş edilir?'' (bilemedim ben onu)

Efendim bu dersi bilmem kaçıncı kez alttan alıyorum fakat yine yeni yeniden teoride öğretilen şeyleri pratiğe dökemiyorum!!! Bana öğretilene göre bu insanların çeşitleri varmış ve en can sıkıcısı fazla değer verip tepenize sıçırttığınız insanlar topluluğuymuş.


Evet evet haklılar! Bu tip insanlarla ne zaman karşılaşsam baş etme yöntemlerini unutup tuz buz oluyorum. Çünkü kendilerini, hayatınızda iyi niyetinizi fırsat bilip fazlasıyla söz hakkına sahip zanneden insanlar ne kadar kırıcı olacaklarını fark edemiyorlar.(bilinçsizlik!) onları her affedişinizde bir bok daha derken o güzelim saçlarınızı berbat ederler. Baylar bayanlar! Saçmalıklar yığını insanlar arasında nefes almak bu yüzden lağımda nefes alma hissi yaratır. Kafanızı kaldırıp, oksijeni içinize çekin ve olanı biteni fark edin. Tabi ki bende fark edeyim.

Tanrı hepimize yardımcı olsun.

11 Kasım 2010 Perşembe

M

sevgili mandalina...
adım merve.
baş harfim gibi hayatım var.
bir inişte, bir çıkışta
bu yol nereye gider peki?
bu yol çok uzak bir şehirde tanıdık bir ruh arayıp, çırpınan bir kızın bulduğu ana gider.
her şehrin bir hikayesi- her şehirde tanıdık birer dost ruh vardır.
vardır işte...
burada
nerede?
M nin bir noktasında



görüşürüz!